29 Şubat 2012 Çarşamba

Sosyal – Duygusal Beceriler: Okuldan İş Hayatına

Son yıllarda iş dünyasındaki kişiler de sosyal ve duygusal becerilerin iş hayatına katkısı konusunda hemfikirler. Bu becerilerin iş hayatındaki başarıda büyük rol oynadığı, sadece akademik veya teknik donanımın başarı için yeterli olmadığı da artık biliniyor.

1994 yılında yapılan bir çalışmada işe alınacak elemanlarda aranan özellikler olarak, iletişim becerileri, kişiler arası ilişki kurma becerisi ve insiyatif almanın ilk üç sırada yer aldığı belirtilmiş. Goleman ise benzer bir araştırmasında başarılı olmada bu 3 öğe ve benzer özelliklerin zekadan iki kat önemli olduğunu vurgulamış.  Hatta üst düzey yöneticiler için bu beceriler daha da önem arz etmekte.  Zeka başarının önemli bir belirleyici etkeni olarak bilinse de Goleman’a göre bu oran sadece %4 ila %25 arasında.

Goleman’ın başka bir araştırmasına göre ise 25 farklı sosyal-duygusal beceri başarıyı getiren donanımın başında yer alıyor. Bu 25 becerinin toplandığı 5 ana başlık ise;
-Kendisi hakkında farkındalık sahibi olmak,
-Kendini düzenleyebilmek,
-Motivasyon,
-Sosyal farkındalık,
-Sosyal beceriler.

Bireyin kendi hakkındaki farkındalığı, duyguları tanımak ve bu duyguların etkilerini bilmesi, bireyin kendi güçlü yanlarını ve zayıf noktalarını tanıması, kişinin kendi benlik değeri ve becerileri hakkında kendinden memnun olması anlamına geliyor.

Kendini düzenleyebilmek ise; kişinin kendisini kontrol edebilmesini, kişisel çaba ve performansı için sorumluluk alabilmesini, değişime uyum gösterebilmesini ve yeni olanı tanımak için esnek olabilmesini içeriyor.

Motivasyon; başarı güdüsü, bir grubun amaçlarına uyum gösterme, gerektiğinde insiyatif alma ve iyimserliği kapsıyor.

Sosyal farkındalık en temelinde empatiyi, ardından ise “diğerlerinin” ihtiyaçlarını anlayabilmeyi, diğer kişilerin de gelişimine katkıda bulunabilmeyi, farklılıklarla bir arada yaşayabilmeyi, ilişkiler içindeki güç dengelerini görebilmeyi içeriyor.

Sosyal beceriler ise etkin ve etkili olmayı, iletişim kurabilmeyi, liderlik yapabilmeyi, değişimi eski düzene uyarlayabilmeyi, çatışma çözebilmeyi, aynı amaç için bir grup ile birlikte çalışabilme olarak karşımıza çıkıyor.

Bu becerilere sahip olmak sadece iş hayatında “başarı”yı getirmiyor. Ya da ebeveyn ve eğitimcilerin amacı sadece iş hayatında “başarılı” çocuklar yetiştirmek olmamalı. Ancak çocuklarımızın ileride günlerinin büyük bir bölümünü geçirdikleri ortamda mutlu olmalarını kim istemez….

Not: Bu yazı Cherniss ve Goleman’ın “From School to Work; Social-Emotional Learning as the Vital Connection” yazısından alıntılar yapılarak hazırlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder