Case Western Reserve Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre beyin aynı anda hem empati kurup hem de analitik düşünemiyor; birinden biri
için gerekli olan nöronları devreye soktuğunda diğerinin baskılanması
gerekiyor.
İlk cümleye bakınca çıkan anlam: Ya empati kurabilen bir
insan olabilirsiniz ya da analitik düşünebilen çünkü beyninizin yapısı bu!!
Bireylerde sosyal-duygusal gelişimin önemini savunan bizler
için, ne kadar “tezat” bir çalışma gibi görünse de bir an durup düşündüğünüzde
ve araştırmanın devamını okuduğunuzda işin aslını anlıyorsunuz.
Evet, insan beyni bu iki beceriyi kullanabilmek için farklı
iki yol kullanıyor ve analitik bir karar vermeniz gerektiğinde izlediğiniz
yolla ahlaki bir karar vermeniz gerektiğinde kullandığınız yollar ayrı; çünkü
bu iki işlev beyinde bir inhibisyon (baskılama) yaratıyor. Fakat fark şu ki
insan beyni “multi-tasking” yani “çoklu görev yapabilme” mekanizmasını
geliştirmeye müsait, yani bu iyi haberJ
Çoklu görev yapabilmek aslında şu: Bir problemle
karşılaştığınızda sadece duygularınızı,/dürtülerinizi dinleyip bir çözüm
üretmek yerine, bir an sakinleşip duygularınızı da dışarıda bırakmadan, adım
adım bir yol izleyebilmek ve bu çözüm yolunu bulurken karşınızdakinin de bunun
hakkında ne hissedeceğini düşünmek…Ya da sadece hazza odaklanmadan sonuçları da
düşünebilmek..
Eminim ki aranızda bunları yapabilen pek çok kişi olduğu
gibi yapamayanlar da bir o kadar fazladır. Analitik yanınız ile insan yanınız
arasında bir şalter yok, yani ikisini de kullanabilmek mümkün…Fakat deneye katılan bazı yetişkinlerde görüldüğü üzere bazılarımız beynimizdeki bir yolu daha fazla kullanmayı tercih edebiliyoruz böylesi durumlarda da diğer yol daha az işlevsel görünüyor.
Neden iki alanı da kullanmak bu kadar önemli bir yetişkin, bir çocuk örneği verelim: İşinin oldukça ehli, her şeyi mantık süzgecinden geçirerek yapan, analitik düşünebildiği için somut dengeleri çok iyi koruyabilen yönetici muhakkak ki işinde başarılı olacaktır. Ama işin içine iş ahlakını, etik davranmayı, çalışanlarının duygusal ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmayı da katarsa çalışanları daha verimli ve istekli çalışacaktır, bu da performansı artıracaktır.
Çocuklar içinde şöyle; derslerinde müthiş başarılı ama olumsuz duyguları ile baş edemeyen, kendisinin ve karşısındakinin duygularını fark edemeyen, problem çözme becerisi sadece sonuç odaklı olan çocuk başarılı ama büyük ihtimalle çok kabul görmeyen bir çocuk olacaktır..
Ve bugünün yetişkinlerinin dünün çocukları olduğunu düşünürsek, hep savunduğumuz şey sanırım bu noktada devreye giriyor;çocuklara matematik, fen vb. gibi akademik hayatta gerekli dersler kadar
empatiyi temel alan “sosyal duygusal öğrenme” oldukça gerekli. Özellikle eğitim
camiasının buna kulak veriyor olması gerekiyor çünkü duygudan yoksun, iletişimi
sadece internetten ibaret sanan, “başarmak için her yol makbuldur” ve “şimdi ve
burada aldığım haz önemlidir” düsturu ile yaşama bakmayan nesiller için bilişsel
gelişimin yanında sosyal-duygusal gelişime de vurgu yapılmalı ve bu beceriler
çocuklara sistemli bir şekilde verilmelidir.
Merak eden ve makaleyi incelemek isteyenler için link aşağıdadır:
Hem başarılı hem de mutlu bir hayat dileğimizle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder